Birtakım Duygusal Felsefeler.
İnsanın bazen ne diyeceğini bilemediği çok an olur. Hele ki geçmişi düşündüğü bir an geldiğinde darmaduman da olabilir. İlk cümleyle dediğim durumla ikinci cümle birleşince de ortaya öğrenilmiş çaresizlik çıkar, kapıyı güm pat çalar. Geçmişten birinden beklenen bir mesaj varsa ve o mesaj belki de hiç gelmeyecekse birçok duygu karman çorman ortaya çıkar. İnsan kendini de bir sorgular. Geçmişte kıran tarafsa insan yaptığı şeylere lanet eder belki de.
Bu yazdığım paragraftan da birkaç soru çıkaracağım incelemek için.
İnsan niye kırmak istemediği halde kırar? Öğrenilmiş çaresizliğin Karçiçeğine göre tanımı nedir? O mesajın gelmeyeceğini bile bile insan niye bekler?
İnsan, kırmak istemediği halde kırar çünkü anlık düşüncesizlik insan fıtratında olan bir durumdur. Tabi bu kadar diyerek durumu normalleştirmek başka bir sorundur. Yazar, bu sorunun gerçek cevabını pas geçmektedir.
Karçiçeğine göre öğrenilmiş çaresizlik, bilimsel deneylerde kullanılan anlamında değil. Elinden gelen bir durum yoksa ve çözümünü bilmiyorsa ve aynı zamanda, bu sorun ilk defa yaşanmıyorsa bu ona göre öğrenilmiş çaresizliktir. Ha bir de bazı şeyler sonradan yüzüne çarpıyorsa bu da durumu katmerlendirir.
Mesajın gelmeyeceğini bile bile beklemek umut etmektir, Nasrettin Hoca'nın göle maya çalıp ya tutarsa dediği gibi bir şeydir. Hele ki geçmişte sevdiğin ve çoğu zamanını ayırdığın biriyse aynı duyguları paylaştığın biriyse o umut insanı diri tutar ama bir süre sonra yerde eriyen kar gibi o umut da biter, gider.
İnsanı yaşatan da umut değil midir?
Sağlıcakla kalınız, yazının şarkısı aşağıdaki linkte...
Yorumlar
Yorum Gönder