Kayıtlar

Birtakım Duygusal Felsefeler.

Resim
      İnsanın bazen ne diyeceğini bilemediği çok an olur. Hele ki geçmişi düşündüğü bir an geldiğinde darmaduman da olabilir. İlk cümleyle dediğim durumla ikinci cümle birleşince de ortaya öğrenilmiş çaresizlik çıkar, kapıyı güm pat çalar. Geçmişten birinden beklenen bir mesaj varsa ve o mesaj belki de hiç gelmeyecekse birçok duygu karman çorman ortaya çıkar. İnsan kendini de bir sorgular. Geçmişte kıran tarafsa insan yaptığı şeylere lanet eder belki de. Bu yazdığım paragraftan da birkaç soru çıkaracağım incelemek için. İnsan niye kırmak istemediği halde kırar?  Öğrenilmiş çaresizliğin Karçiçeğine göre tanımı nedir? O mesajın gelmeyeceğini bile bile insan niye bekler?  İnsan, kırmak istemediği halde kırar çünkü anlık düşüncesizlik insan fıtratında olan bir durumdur. Tabi bu kadar diyerek durumu normalleştirmek başka bir sorundur. Yazar, bu sorunun gerçek cevabını pas geçmektedir. Karçiçeğine göre öğrenilmiş çaresizlik, bilimsel deneylerde kullanılan anlamında de...

İnsanlık, Sevgi ve İkiyüzlülük Üzerine Düşünceler...

Resim
   İnsan, ne durumda sever? Ya da gerçekten sevebilir mi? Seviyorsa neden üzer? Ya da ikiyüzlülük yapıyorsa bunu neden yapar? Herkese merhaba. Yazıma başlamadan önce birkaç soru attım ortaya. Sevginin bilimsel temellerinden başlamak istiyorum. Birtakım hormonlarımızın harekete geçmesiyle (oksitosin gibi...) insanlara fiziksel, duygusal olarak bağlanıyoruz. Bunun adına daha çok aşk dense de kalıcılık açısından "sevgi" kelimesini kullanmak istiyorum. Aşk denilen şeyin, hormonların daha anlık hareketleri olduğu kanısındayım. Sevgi, bunun daha uzun süreli ve göreceli olarak kalıcı halidir.  Peki insan ne durumda sever? Ben bunun cevabına her durumda diyerek bir klişeye girmeyeceğim çünkü hayatın olağan akışında bir insan seviyorsa bile ağır bir ihanette yahut rastgele hoşuna gitmeyen bir durumda sevmekten vazgeçer. Hoşuna gitmeyen durumun illaki büyük bir olay olmasına gerek yok. Bazen en ufak detaylar bile insanı insandan soğutur ve sevginin dinamitini hazırlar. Dinamiti kon...

Tanıtı.

Resim
Blog sahibi Kardelen ÖZIŞIK, 2004 yılının Ocak ayının 7'sinde doğmuştur.  Bursa ilinde doğmakla beraber 20 yaşında kentsel dönüşüm sebebiyle Eskişehir'e taşınmıştır.   Şiir yazmayı, hikaye yazmayı, dinlemeyi, okumayı çok sever. Arada bir de bağlama tıngırdatır.  Türk rock müziğini ayrıca sever çünkü bazı parçaların sevgiyi yansıtabildiğini düşünür.   Hukuk fakültesinde öğrencidir. Özel hukukla ilgili dersleri ayrıca sever.

Yazar, Yazı ve Okur Girizgahı.

Yazar, yazmadan önce okur mu acaba?                            Kafada bu başlığı görünce birtakım soru işareti oluşabilir. Edebiyatın ve bir yerde sosyal bilimlerin amacı düşündürmek değil midir? Ben bu iki basit gibi görünen fakat içerisinde dilemma barındıran soruları cevaplamak istiyorum.                           Yazar; yazmadan, ne dediğinin farkına varmadan önce fikrimce ve çoğunluğun kanaatince "kırk fırın" okuma yapmak zorundadır. Yoksa nitelikli bir üründen, eserden bahsetmek pek de mümkün olmayacaktır. Ben yazacağım zaman ve özellikle bunu kısıtlı da olsa bir toplulukla paylaşacaksam en azından yazdıklarımın doğru olup olmadığını bir araştırırım. Dediğim husus yazdığım şeyin niteliğine göre de değişkenlik gösterebilir elbette. Nicel, somut bir veri öne sürüyorsam bunu kanıtlamam gerekir. Ama yazdığım şey kendi öznel düşüncemse doğrulayac...